1 Nisan 2013 Pazartesi
Burak Akkul Röportajı - Cüneyt Avcı
Öncelikle ikinci kitabınız hayırlı olsun. İlk kitabınız Türkçe Aşklar Laçkadır da aşka bir mizahçı gözüyle bakmıştınız. Hayat Sen Değilsin ise alır başımı giderim diyen işi şakaya vuramayan bir adam mı?
- Aslında ben, mizah yazarlığından gelen- ve hala da ağırlıklı olarak mizah yazan bir yazar olarak, yazdığım ve yazacağım kitaplarda da konulara farklı bir yaklaşımda bulunamıyorum… Yani, bazen biraz ciddi- felsefi yaklaşayım konuya espri yapmadan diyorum; ama illa “işin esprisi” oluyor. Yani, sanırım en iyi bildiğim yolda ilerliyorum.
‘Tokat yiyeceğine,otur yalnız yaptığın makarnayı ye.’ İlginç bir bakış açısı olsa gerek. Bu biraz çalışma isteğin geldiyse otur ve geçmesini bekle tarzında olmamış mı? Makarnayı yapabilecek diğer seçeneklere neden yönlendirmeyi düşünmediniz?
- Güzel soru adamım! İkinci kitap ilkinin bir devamı niteliğinde ya; fikir olarak ve çözümlemeler olarak da o ruhu tamamlamasını istedim belki de… Aşk var mı? Yoksa ne yapacağız, varsa nasıl kaybetmeyeceğiz, ve varsa kaybettiren kimler; türü sorulara mizahi cevaplar arıyorum ya, burada da “yoksa bırak zorlama “ türü bir yaklaşım taşımışım arka kapağa… Yoksa, kitabın içinde aşkın “bulunabilirliğine” dair başka yaklaşımlar da mevcut.
Türkiye de aşk üzerine yazmak genelde tirajı yüksek bir iş fakat aşkı ti ye almak?
- İnanın ben hiç bu tiraj mevzusunu düşünmeden yazdım… Onun için yazdıklarım bu kadar doğal ve maskesiz oldu belki de… Aşk acısından muzdariptim, ve yazdım… 20 yıllık bir televizyon ve dergi yazarına oturtup kitap yazdıran şey bu aşk acısı oldu; yani hiçbir hesap olmadan, öyle aniden…
İlk kitabın arka kapağında ‘Allah Belanı Versin’ yazan Merve. İkinci kitapta ne söyledi?
- Allah Razı Olsun.
Birçok TV programı için metin yazarlığı yaptınız. Bunlardan en uzun soluklu olanı kişisel olarak en çok kıl kaptığım ‘Genç Magazin’ di. Bunun öyküsünü sormak yerine siz nasıl hissettiniz seyrederken?
- Ben Genç Magazin’in magazin adı altında çok ince bir mizahla, Türkiye’de yanlış giden “ünlülük kurumunu” eleştirdiğini savundum hep… Metinlerimi bu yaklaşımla yazdım… Zaten, magazin yazan bir mizah yazarından da bu beklenmeli bence.. Tabi, magazin, derken… Türkiye’deki anlamıyla “ünlüleri konu alan haberler” manasında söylüyorum.
ayarsizhikayeler.blogspot.com ‘u nasıl buluyorsunuz?
- Öncelikle çok şaşırtıcı buldum… Zira gördüğüm kadarıyla oluşumunda benim ilk kitabımın sloganı “erkek ve üstü” meselesi ağırlık kazanmış… Ama dikkat edin; o yoruma açık bir tanım… Kadın her an “erkeğin üstü” olabilir.
Kadınlarla aranızda bir bakıma sorun var gibi kitaplarınızda.Bir kavga çıksa kadınlar ve erkekler arasında. Hangi safı tercih ederdiniz?
- Yok canım, öyle bir sorun falan yok elbette… Dedim ya, bana o dönemde oturtup kitap yazdırtan bir “ayrılık” duygusuydu, o hislerle yazdım… Devamında büyük şehre karşı sıkıntılıydım, “aşkın katili sensin modern hayat” dedim…. Anlık hislerden – tecrübeleri alarak- dökülenler yani.
Behiç Pek, Atilla Atalay’ı yol arkadaşı olarak görmenize rağmen onlar mizah dergilerinde iken siz neden daha dışındasınız bu işin? (Penguen’de ki maceranız hariç)
- Açık söyleyeyim; maddi kaygılar… Mizah dergiciliğinde ve diğer dergilerde, hep zevk alarak ama az kazanarak yazdık biz… Yeteneğimiz varken de daha çok paranın döndüğü televizyon piyasası bize daha cazip geldi tabi… Sonrası ise; çevrenin bize sıkça iş teklif etmesi, ve bizim geri çeviremememiz.
Bir erkeğin aşka dair alaylı yazılarını daha fazla kadınlar okuyor. Bunun sebebi nedir?
- Bekar erkekler sadece kadınlarla ilgili olan şeyleri takip eder, bekar kadınlar ise hem bekar erkeklerle hem bekar kadınlarla ilgili olanları… Aşk da “işteş” olduğuna göre; kadınlar iki katı önde bir potansiyel.
İlginize teşekkürler
Burak Akkul.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder