Lise yıllarında yaşadığım bir kaç olay yön verecekti her şeye ama onlara flashback yaparak geri döneceğim ara sıra. Yaşadığım şu saçma sapan durumu anlatmam gerekiyor her şeyden önce.
Yaklaşık iki yıl önce başladı kaçışım insanlardan. Günden güne geriye adımlıyordum yaşantımı. Çok konuşmak bir işkence hali almaya başlıyordu. Uzun zamandan beri kiraladığım evlerde bir mülteci hayatı sürüyordum. Hatta ilk tuttuğum evde bomboş oda da bir yorgan üzerinde uyuyordum tavana bakıp. Yaşadığım şeyleri bir yana koyarsak tavanda oynayan bana dair filmlerde herkes aptalı oynuyordu. Fazlaca zekiydim. Çok kuralları olan ya da sistem üretebilen bir zeka değildi. Daha çok ucu sivri bir bıçaktı zekam. Yaralayan hatta öldüren bir şeydi. Dışarıda insanlar kuralları, okudukları, söyledikleri ile gözümde gittikçe küçülüyordu. Kendimi yalnızlaştırmaya başladığım da sadece onları aşağılıyordum. Çok zeki değildim diyordum kendime sadece onlar fazlaca gerizekalı. Evde genleşen plastik su bidonlarının çıkardığı seslerden başka ses yoktu. Dışarıda havlayan köpeklerin ayak seslerini duyabildiğime inanıyor balkonda ki çamaşır ipinin rüzgarı kesen sesini dinliyordum.
Sürekli algılarımı açık tutmaya çalışıyor, uyurken bile fazlaca zorluyordum ruhumu uyanık tutmaya. Hep derin bir uykuya dalıyor sonra günün herhangi bir saatinde uyanıp sessizliği dinlemey devam ediyordum. Ta ki bir ses duyana kadar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder