2 Kasım 2012 Cuma

Sert Düşüler - IV

Nedensiz akıp giderken perilerin avuçlarından günahları. Kabarık saçlarının arasında süzüldü elleri. Bir adam vardı silüeti bir atlas. Hangi yanından tutsan bir başka coğrafya. Sana ait iklimleri. Yağmur ormanlarında kaybettiğin çocukluğun. Düzlüğe çıkmaya çalışırken saplandığın bataklık, düştüğün cehennem çukuru. Magdelanam günahsız ruhunu paramparça böldüler dün gece, fahişe bedenini bir uçurumdan yuvarlarken küfürler vardı dillerinde. Yaşam dediğin bu paranoya bir ilmik geçirmişken beyaz boynuna, urganından öpüyorum seni. Ölüm ne güzel duruyor yanında. Oysa bilir misin kaç zaman ölüm korkusuyla yaşadım kenar köşe kaçarak? Taşa çarparken kemikleri sokak çocuklarının, serindir gece. Siyahı seçer yüreğin yinede.
Yastığının üstünde kalan saçlarından öpüyorum. Kokunla sevişiyorum ter içinde. Yokluğun gebe kalıyor işte, bir hiç doğuruyorsun dünyaya. Sen değil miydin? Doğrularına inanan dünyanın. Gerçeği bulduğunda parçalarcasına bedenini peşinden koşacak olan. Gerçeğin ne olduğunu anlatabildin mi kendine?
Şehir akıp gidiyor caddelerinden. Tünel’de bir cinayete şahit oluyorsun belki de. Yaşlı dilencinin dün gece tecavüze uğraması yeryüzünün mutlak adaleti midir?
Bir adam vardı silüeti yıkıntıların. Elmacık kemikleri çökük, varlığı koca bir enkaz. Hangi yanından tutsan kum tanecikleri. Avuç avuç hücre. Sana ait inançları. Tanrını kaybettiğin ergenliğin. Sevimli olmaya çalışırken kaybettiğin masumiyetin. Ne güzel gözlerin vardı senin. Boşlukta kayıp bir yakut. O namehrem içlerin. Kaç aşk hikayesi bıraktın cigara dumanlı odalarda? Ya ne kadar kan kaybetti masumiyetin, inançlarını yıkan o adamın elinde. Kayıp bir notasın lavtadan dağılan. Çingenin çağnozunda akşamüzeri. Çıplak ayaklı bir perisin sen göğsümde baş parmağın, raks ederken geçmişinin hayaletleri sen en kıvrak rakkasesin. Yalnız kaldığında yüzleştiğin kendinle kavgalar edip yenik ayrıldın defalarca. Güç bela dimdik tutmaya çalıştığın bacakların. Savaşlar gördün, bir yanında kayıp uzuvlar. Pearl harbor. Yeşil kırmızı kahverengi savaşın bayrağı işte. Denizlerde de savaşlar olmuş bilir misin? Gemi kıçlarında ölü tayfa. Kıçlarında barut tozu ve saçma. Kıçlarında yenilginin ayak izi.
Gülümserken hatırlıyorum seni, bir koltuğun üzerinde hayal gibi. Sesinde ölü masal kahramanları. Odanın duvarlarına çarpıyor kahkahaların., duyumsuyorum. Örsümde hala kaynayan tınıların. Cenneten yayılan o çıplak müzik sesi.


Yüzün hala aynı bilirim
İçinde can çekişen çocukluğun.
Yaşam katilidir bildiklerimin.
Sen ölme ne olursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder